Z harfiyle başlayan deyimler

DEYİMLER SÖZLÜĞÜ

 A  -  B  -   C  -  Ç  -  D  -  E  -   -    -  H   -  I   -  i  -  k -  l  m  -   -  o  - ö  -   -   r  -  s  -  ş  -  t  -  u  -  ü  -   v  -   y  -   z


Zahmet çekmek: Zorluk, sıkıntı ve eziyetlere katlanmak.


Zahmete sokmak: Kişilere zorluk yaşatmak, sıkıntı ve zahmet vermek. Onları bir şekilde masrafa sokmak.


Zaman kazanmak: İşin olması için birilerini oyalayarak ihtiyacı olan zamanı elde etmeye çalışmak.


Zaman kollamak: Bir şeyin sırasını, fırsatını beklemek.


Zaman öldürmek: Boş ve gereksiz şeylerle vakit geçirmek. Gerekli olanı değil gereksiz olanı yapmak.


Zaman vermek: Bir şeyin olması için birilerine belli bir zaman tanımak.


Zaman zaman: Belli aralıklarla, ara sıra.


Zamana uymak: Yaşantıyla zamanın gereklerine uymak.


Zamane çocuğu: Sıra, saygı gözetmeyen her şeyi bildiğini zanneden kimse.


Zar tutmak: Tavla oyununda istenilen sayıyı getirmek için zarlara parmaklar arasında belli bir yön vermek.


Zar zor: Çok büyük zorlukla, güçlükle.


Zarar görmek: Herhangi bir kötülüğe uğramak.


Zart zurt etmek: Kaba kuvvet gösterisinde bulunmak.


Zehir etmek: İyi giden bir şeyi kötü bir duruma sokmak, onu mahvetmek.


Zehir gibi: Çok acı, keskin, perişan eden.


Zehir zemberek: Kişiyi çok fazla etkileyecek oldukça ağır sözler.


Zembereği* boşanmak: Bir kimsenin kendini tutamayarak, uzun uzun gülmesi.

   * Zemberek: mekanik saatlerde bulunan, kurulan ve saatin çeşitli parçalarını devindiren yay.

Zemheri zürafası gibi: Kışın soğuğunda çok ince elbise giyenler için kullanılır.


Zemin hazırlamak: Bir işin olması için uygun bir ortam oluşturmak.


Zemzemle yıkanmış olmak: Çok iyi bir duruma geçmek, tertemiz olmak.


Zerre kadar: Çok çok az.


Zevahiri kurtarmak: Bir şeyin hakkını tam vermemek, onu üstünkörü, özensizce yapmak. Günü kurtarmak için yapmak.


Zeval bulmak: Son bulmak, yok olmak.


Zeval vermemek: Korumak, kötülük, zarar gelmesini önlemek.


Zevkine varmak: Bir şeyin tadını çıkarmak, tadını hissedebilmek.


Zevkini çıkarmak: Bir şeyden her açıdan faydalanmak, zevk almak.


Zevkten dört köşe olmak: Çok aşırı zevk duymak. Tarif edilemeyecek bir mutluluk yaşamak.


Zeytinyağı gibi üste çıkmak: Suçlu olsa dahi kendini haklı çıkarmak.


Zıddına gitmek: Birini sinirlendirmek, bir şeyin tersini yapmak.


Zılgıt yemek: Birileri tarafından azarlanmak, laf yemek.


Zınk diye durmak: Bir anda, aniden durmak.


Zırnık bile vermemek: En ufak bir şey -çok önemsiz de olsa- vermemek.


Zıvanadan çıkmak: Bir şeyin önünün alınamaz bir hal alması veya bir kişinin aşırı derecede taşkınlık göstermesi, sinirlenmesi.

 * Zıvana: Bir kilit dilinin yerleşmesi için açılmış, yontulmuş girinti, çıkıntı.

Zifiri karanlık: Çok karanlık, göz gözü görmeyen karanlık.


Zihin açıklığı: Sağlıklı, iyi düşünebilme gücü.


Zihni bulanmak: Kafası karışmak, ne yapacağını bilemez olmak. Sağlıklı düşünememek.


Zihnini bulandırmak: Birini düşünemez bir hale getirmek.


Zihnini çelmek: Birini yanıltmak, onu baştan çıkarmak.


Zihnini kurcalamak: Birilerinin aklına sürekli olarak bir şeyin takılması, onu rahatsız etmesi.


Zil takıp oynamak: Aşırı derecede sevinmek.


Zimmetine geçirmek: Kendisinin olmayanı kendine mal etmek.


Zincire vurmak: Prangaya vurmak. (Cezaevindeki kişiler için kullanılır.)


Zindan kesilmek: Yaşanılacak bir yer olmaktan çıkmak.


Ziyafet çekmek: Misafirlere yemek vermek, onları ağırlamak.


Ziyan etmek: Bir şeyi boş yere sarf etmek, harcamak.


Ziyanı yok: "Hiç önemli bir şey değil, önemsiz" anlamında.


Zokayı yutmak (tongaya düşmek): Birileri tarafından aldatılıp zarara sokulmak.


Zom olmak: Aşırı derecede sarhoş olmak.


Zora binmek: Bir şeyin ancak güç kullanılarak halledilebileceği bir durum alması.


Zora gelmemek: Güçlüklere, sıkıntılı durumlara dayanamamak, sabredememek.


Zoru olmak: Kişiyi mutsuz eden bir sorunun olması.


Zorun ne: "Amacın ne, ne istiyorsun?" anlamında.


Zula etmek: 1.Çalmak, aşırmak 2. Gizlemek, saklamak


Zula olmak: Saklanmak, gizlenmek.


Zurna gibi (düdük gibi): Gereğinden fazla dar olan.


Zurnacının karşısında limon yemek: İş yapan birinin zihnini çelerek onu iş göremeyecek bir duruma getirmek.


Zurnanın son deliği: Saygınlığı olmayan önemsiz bir mevkide bulunan kimse.


Zurnanın zırt dediği yer: Bir işin en hassas, can alıcı noktası.


Züğürt tesellisi: Kişinin kendini avutması. Aslında geçici olan bir sevinme ve avunma durumu yaşaması.


Zülfüyâra dokunmak: Bir kişiyi en hassas olduğu noktada söz ve davranışlarla gücendirmek, onun hoşuna gitmeyen şeyler yapmak.


DEYİMLER SÖZLÜĞÜ

 A  -  B  -   C  -  Ç  -  D  -  E  -   -    -  H   -  I   -  i  -  k -  l  m  -   -  o  - ö  -   -   r  -  s  -  ş  -  t  -  u  -  ü  -   v  -   y  -   z