DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
A - B - C - Ç - D - E - F - G - H - I - i - k - l - m - n - o - ö - p - r - s - ş - t - u - ü - v - y - z
Ödü kopmak: Çok korkmak
Ödü patlamak: Bir nedenden çok fazla korkmak.
Ödün vermek: Kimi haklardan vazgeçerek taviz vermek.
Öküz altında buzağı aramak: Olmayacak şeyleri bahane etmeye kalkmak.
Öküz öldü, ortaklık bozuldu: Menfaat bağı ile birbirine bağlı olan kişilerin bu menfaati sağlayan şeylerin ortadan kalkmasıyla yakınlıkları da biter.
Öküz trene bakar gibi bakmak: Aptal aptal, bir şey anlamadan bakmak.
Ölçüyü kaçırmak: Bir konudaki aşırılık.
Ölme eşeğim ölme: Umutsuz, boşu boşuna olan bekleyiş.
Ölmek var, dönmek yok: Sonu ne olursa olsun bir şeyden vazgeçmemek.
Ölü fiyatına: Gerçek değerinin çok çok altında olan.
Ölü mevsim: Bir işin en az olduğu hatta olmadığı zaman dilimi.
Ölüm döşeğinde: Ağır hasta, ölmek üzere olan kişi.
Ölümle burun buruna gelmek: Ölümle sonuçlanabilecek tehlikeli bir durumla karşılaşmak.
Ölümü göze almak: Yaptığı işte cesur davranmak, her şeyi kabul etmek.
Ölümüne susamak: Yapılan çok tehlikeli işte tehlikeye aldırmamak.
Ölüp ölüp dirilmek: Çok büyük bir hastalık ya da sıkıntıdan zar zor kurtulmak.
Ömrü billah: Hiçbir zaman.
Ömrüne bereket: Ömrün oldukça uzun olsun anlamında.
Ömür çürütmek: Bir işe uzun zaman emek vermiş olmak.
Ömür sürmek: İyi ve rahat şartlar altında hayatını devam ettirmek.
Ömür törpüsü: Bıktıran kimse.
Ön ayak olmak: Bir işin yol göstericisi olmak, bir işte rehberlik etmek.
Önüne bir kemik atmak: Küçük bir çıkar karşılığı aşağılık birini susturmak.
Önünü ardını düşünmemek: Sonucun ne olacağını iyice hesaplayamamak.
Önünü kesmek: Yolunu kesmek, ilerlemesine engel olmak.
Öpüp başına koymak: Bir şeyi seve seve kabul etmek.
Örtbas etmek: Bilinmek istenilmeyen bir durumu bir şekilde kapatmak.
Örümcek kafalı: Yenilikleri benimsemeyen düşüncede geri olan kimse.
Ötesi çıkmaz sokak: Takip edilen yol yanlıştır, bu yolun sonu yoktur anlamında.
Özenip bezenmek: Oldukça titiz, ayrıntılı bir şekilde bir şeyi ele almak.
Özrü kabahatinden büyük: Bir yanlıştan dolayı özür dileyen kimsenin özrünün daha kabahatli olması.
Özü sözü bir: Söyledikleri ile yaptıkları arasında bir çelişki olmayan kimse.
Özür dilemek: Yapılan bir yanlış nedeniyle affedilmeyi beklemek.