DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
A - B - C - Ç - D - E - F - G - H - I - i - k - l - m - n - o - ö - p - r - s - ş - t - u - ü - v - y - z
O tarakta bezi olmamak: Bir şeyle ilişiği bulunmamak.
Ocağı kör kalmak: Soyunu sürdürecek çocuğu bulunmamak, soyu tükenmiş olmak.
Ocağına düşmek: Birine sığınıp ondan korunma dilemek.
Ocağına incir dikmek: Birinin evini, yuvasını dağıtmak. Bir daha toparlanamaz bir duruma sokmak.
Ocağını söndürmek: Ailesinin dağılmasına sebep olmak.
Oflayıp puflamak: Of puf diyerek sıkıntısını belli etmek.
Oh çekmek: Bir başkasının düştüğü kötü bir duruma epeyce sevinmek.
Oğul balı: Çocukların anne babaya yansıyan faydası olan geliri.
Ok yaydan çıkmak: Belli bir aşamadan sonra olayları oluruna bırakmak.
Okka çekmek: Hacminden daha fazla ağırlığı olan.
Okkalı kahve: Oldukça bol kahve ile yapılmış ve büyük fincana konan kahve.
Okkalı küfür: Ağır küfür.
Okkanın altına girmek: Haksız bir şekilde eziyet çekmek, zarar ve ceza görmek.
Oldu bittiye getirmek: Bir şeyi aceleye getirmek. Emrivaki yapmak.
Olmayacak duaya amin demek: Sonuç vermeyecek boş işlerle uğraşmak.
Oluruna bırakmak: Kendi haline bırakıp ne olursa olsun sonucuna razı olmak.
Omuz omuza: Dayanışma ile birbirine destek çıkarak.
Omuz silkmek: İlgi göstermemek, önemsiz bulmak.
Omuz vermek: Destek olmak.
On ikiden vurmak: Büyük başarı elde etmek, bir şeye tam isabet etmek.
On paralık etmek: Birini sözle ya da davranışlarla küçük düşürmek, değersiz kılmak.
On parmağında on kara: Kişilere iftira atmayı alışkanlık haline getiren kimse.
On parmağında on marifet: Çok becerikli kişi.
Onuruna dokunmak: Birinin haysiyetini incitmek.
Orman kanunu: Bir işi zorbalıkla halletme yöntemi.
Orta direk: Dar gelirli insanların oluşturduğu topluluk, orta tabaka, memur, işçi sınıfı için kullanılır.
Orta hâlli: Maddi açıdan zengin de fakir de olmayan kimse.
Orta malı: Herkesin yararlandığı, herkese açık mal.
Ortada kalmak: Hiçbir yer, yurt bulamamak.
Ortadan kalkmak: Yok olmak, görünmez bir hal almak.
Ortadan kaybolmak: Görünmez bir hal almak.
Ortalığı birbirine katmak: Kargaşa çıkarmak, kişileri birbirine katmak.
Ortalığı curcunaya vermek: Ortalığı gürültüye boğmak.
Ortasını bulmak: Uzlaştırmak.
Ortaya dökmek: Gizli olan bilinmeyen şeyleri açıklamak.
Ot yoldurmak: Birine zor bir iş gördürmek, onu çokça uğraştırmak.
Oyun bozanlık etmek: Beraberce yapılmaya başlanan bir işte arkadaşlarından ayrılmak. Mızıkçılık etmek, birlikte yapılan işten ayrılmak, vazgeçmek.
Oyun etmek: Birini kandırıp tuzağa düşürmek.
Oyuna gelmek: Aldatılmak, kandırılmak.
Oyuna getirmek: Birini tuzağa düşürmek.