DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
A - B - C - Ç - D - E - F - G - H - I - i - k - l - m - n - o - ö - p - r - s - ş - t - u - ü - v - y - z
Çağ açmak: Yeni bir gidişe yol açmak.
Çağanoz gibi: Eğri büğrü vücuda sahip olup yan yan yürüyen.
Çakı gibi: Atik, çevik kimse.
Çalım satmak: Suni davranışlarla büyüklük taslamaya çalışmak.
Çalıp çırpmak: Eline geçen her şeyi çalmak. Uygunsuz yollardan para kazanmak.
Çalıyı tepeden sürümek: Bir işin olabilmesi için imkânsız koşullar öne sürmek.
Çalyaka etmek: Yakasına bir şekilde yapışarak götürmek.
Çam devirmek: Karşısındakini gücendirecek söz söylemek.
Çam yarması: Gövdesi iri insan.
Çamura basıp çalıya asmak: Bir işi özensizce, üstünkörü yapmak.
Çan çan etmek: Bağırarak gevezelik etmeye çalışmak.
Çanak tutmak: Davranışlarıyla ya da sözleriyle kendisine kötü muamele edilmesine neden olmak.
Çangıl çungul: Kulağa hoş gelmeyen kulağı tırmalayan sesler çıkaran kimse.
Çanına ot tıkamak: Bir daha sesini çıkaramayacak bir duruma sokmak.
Çantada keklik: Elde edileceği neredeyse garanti olan şey.
Çapar çiçek çıkardı: Bozuk kötü olan bir şeye bir olumsuzluğun daha eklenmesi.
Çapıtı gümüşlü: Eşyalarını gereğinden fazla değerli sayan onları kimseye vermeyen kimse.
Çaptan düşmek: Önceleri oldukça iyi olan durumunun gittikçe kötüleşmesi.
Çarçur etmek: Elindeki parayı gereksiz yerlere harcayıp bitirmek.
Çaresine bakmak: Bir sorunun çözüm yolunu bulmak.
Çark etmek: Verdiği sözden vazgeçmek.
Çarpık çurpuk: Çok fazla çarpık olan.
Çarşaf gibi: Bir şeyin durgun ve dümdüz olması.
Çarşafa dolanmak: İçinden çıkılmaz duruma gelmek.
Çarşamba pazarı: Her şeyi açıkta olan oldukça karışık yer.
Çat kapı: Beklenmedik bir anda, aniden.
Çat pat: Yarım yamalak.
Çatal kazık: Tutumlarından işin yürümesini engelleyen yetkili, makam sahibi kimseler.
Çatal yürekli: Hiçbir şeyden korkusu olmayan, gözü pek.
Çattık teyellemesi: Zor bir duruma düştük, bunun devamı da var.
Çekeceği olmak: Karşılaşacağı kötü bir durumu sezmek.
Çekidüzen vermek. Bozukluğu, düzensizliği, karışıklığı ortadan kaldırmak.
Çekip çevirmek: Bir yeri en güzel şekilde idare etmek.
Çekirdekten yetişme: Bir işi küçük yaşta öğrenme, onda ustalaşma.
Çekişe çekişe pazarlık etmek: Bir şeyi daha uygun almak için uzun süre yapılan pazarlık.
Çekiye gelmemek: Kullanılan ölçülere sığmamak.
Çelme takmak: Birinin yürüyen işini bozmaya çalışmak.
Çene çalmak: Gevezelik etmek, boş boş konuşmak.
Çene yarıştırmak: Gevezelik etmek.
Çene yormak: Boşuna konuşmak.
Çenesi durmamak: Çok fazla konuşmak.
Çenesi düşük: Dayanılmayacak kadar aşırı derecede konuşan kişi.
Çenesi kuvvetli: Etkili konuşan kimse.
Çenesini tutmak: Susmak, söylememek.
Çengel atmak: Bir konuda yandaş sağlamak amacıyla iletişim kurmak.
Çerden çöpten: Çürük, dayanaksız.
Çetele tutmak: Birilerinin hatalarını, yanlışlarını bir yere not etmek. Zamanı geldiğinde bunu onun aleyhine kullanmak.
Çetin ceviz: Yenilmesi, başarılması oldukça güç olan bir iş.
Çevir kazı yanmasın: Kişinin karşısındaki kişiyi kıracak bir söz söylediğini fark edip de çevirmeye kalkışanlara latife yolu ile söylenir.
Çıban başı: Bütün kötü sonuçların, uygunsuzlukların en önemli sebebi.
Çıfıt çarşısı: Türlü türlü kötülüklerin, hilenin karmakarışık bir durumda bulunduğu yer.
Çığır açmak: Bir alanda yeni bir yol açmak.
Çığırından çıkmak: Düzeltilmesi zor bir vaziyet almak.
Çıkmaz ayın son çarşambası: Hiç gelmeyecek bir zaman dilimi için kullanılır.
Çıkmaza girmek: İşin içinden çıkılamayacak bir duruma gelmek.
Çın sabah: Sabahın en erken zamanı.
Çıngar çıkarmak: Kavgaya yol açmak.
Çırak çıkmak: İş ortağını kazanç göstermeden zarara sokmak.
Çıt çıkarmamak: Hiç konuşmamak, gürültü yapmamak.
Çiçeği burnunda: Yeni, yeni başlamış.
Çifte kavrulmuş: 1. Çok pişkin kimse. 2. Çok çile çekmiş.
Çifte kumrular: Birbirini çok fazla seven ve birbirinden ayrılmayan kişiler.
Çiğ iplikle bağlanmak: Etkisi az sürecek, geçici çözüm yolu üretmek.
Çiğ renk: Sevimsiz renk.
Çiğ süt emmiş olmak: Soysuz olmak.
Çiğ yemedim ki karnım ağrısın: Suç işlemedim ki, rüşvet yemedim ki korkayım anlamında.
Çiğlik etmek: İnsana, yaşına yakışmayan olgunluğa uygun düşmeyen yersiz davranışlarda bulunmak.
Çil yavrusu gibi dağılmak: Kötu bir durum karşısında darmadağın olmak.
Çile çekmek: Eziyet ve sıkıntı içinde yaşamak.
Çileden çıkmak: Dayanma gücünü kaybedip saldırgan bir hal almak.
Çilingir sofrası: Hafif mezelerle donatılmış içki sofrası.
Çingene çorbası: Herkesin farklı bir şekilde karıştırdığı durum.
Çivi kesmek: Donacak şekilde çok fazla üşümek.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Çok dar olanaklarda büyük bir şey için hayal kurmak.
Çocuk oyuncağı: Önemsiz, basit işler için kullanılır.
Çok görmek: Birini bir şeye değer bulmamak.
Çok harman yeri dişlemiş: Hem çok kurnaz hem de çok deneyimli.
Çoluk çocuğa karışmak: Evlenip çocuk sahibi olmak, onlarla uğraşmak.
Çorap söküğü gibi: Bir kez başlayınca arkası kendiliğinden gelmek.
Çorbada tuzu bulunmak: Yapılan işte az da olsa bir katkısı olmak.
Çuhasını giymedikse kenarını kuşandık: Bu konuda benim de kendi çapımda bir bilgim var, anlamında.
Çuldan çuvaldan olmak: Elindeki her şeyi kaybetmek.
Çürüğe çıkmak: İşe sağlam olmadığı anlaşılarak o işten muaf olmak.
Çürük çarık: Sağlam tarafı olmadığı için işe yaramayan.
Çürük tahtaya basmak: İncelemeden, işin aslını öğrenmeden tehlikeli bir işe girişmek.
DEYİMLER SÖZLÜĞÜ
A - B - C - Ç - D - E - F - G - H - I - i - k - l - m - n - o - ö - p - r - s - ş - t - u - ü - v - y - z