H İLE BAŞLAYAN ATASÖZLERİ

C - Ç D - İ K - M - N - O - Ö - R - S - Ş -  - Ü 

Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke’ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye: Bir işi görünüşte ve biçimsel olarak yapmakla o iş gerçekten yapılmış ve sonuç elde edilmiş olmaz. (dede: Dervişlerin büyükleri.)



Hacı hacıyı Mekke’de, derviş dervişi tekkede bulur: Hedefleri, amaçları aynı olanların yolları aynı noktada kesişir.



Haddini bilmeyene bildirirler: Çevresindekileri hiçe sayarak yetkili olmadığı konularda yüksekten atanlara sert karşılıklarla gereken dersler verilir.



Hak deyince akan sular durur: Bir anlaşmazlıkta adalet, tarafsızlık, hakkaniyet devreye girdiğinde kimsenin söyleyecek sözü kalmaz.



Hak yerini bulur (yerde kalmaz): Haksızlık er geç ortaya çıkar.



Haklı söz, haksızı Bağdat’tan çevirir: Doğru söz, yanlış yolda çok ilerlemiş kişiyi bile yola getirir.



Hâl hâlin yoldaşıdır: Aynı durumdaki kimseler, birbirlerinin hâlini daha iyi anlarlar.



Hamala semeri yük olmaz: İnsana kendi işi ağır gelmez.



Hamama giren terler: Bir işe girişen, o işin güçlüklerini veya masraflarını göze almalıdır.



Hangi dağda kurt öldü?: Birisinden beklenmeyen bir davranış görüldüğünde şaşma ve sitem bildirmek için kullanılan bir söz.



Hangi gün vardır akşam olmadık: Sona ermeyecek hiçbir iyi durum, yıldızı sönmeyecek hiçbir ünlü yoktur.



Haramın temeli olmaz: Haram kazanç, bir işe yaramadan telef olur gider.



Haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar: Sütü bozuk kişi, iki kimsenin arasını açar, anlaşmalarına engel olur; soylu kişi ise arabuluculuk yapar, anlaşmalarına yardım eder.



Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz: Çalışanın emeğinin karşılığı verilmelidir.



Harman dövmek keçinin işi değil: Önemli işler herkese yaptırılmaz.



Harman (harmanını) yakarım diyen orağa yetişmemiş: Başkasına kötülük yapmayı tasarlayan kimse, kötülüğünü yapmaya fırsat bulmadan cezasını görür.



Harman sonu dervişlerindir: Herkesin bol bol yararlandığı şeylerin artakalanından alçak gönüllüler yararlanır.



Harman yel ile, düğün el ile: Her işin gerçekleşmesi birtakım koşulların bulunmasına bağlıdır.



Hasta ol benim için, öleyim senin için: Kişi kendisi için bir fedakârlıkta bulunan kimseye karşı sırası geldiğinde daha büyük fedakârlıkta bulunur.



Hasta olmayan, sağlığın kadrini bilmez: İnsanlar sağlığın değerini ancak hastalıkta acı çekip iyileştikten sonra anlarlar.



Hastaya bakmaktan hasta olması yeğdir: Ağır bir hastaya bakmak o denli güçtür ki, kimi zaman hasta olmak bundan daha kolay görünür.



Hastaya döşek sorulmaz: Bir kişiye, onsuz yapamayacağı belli olan bir şeyin gerekli olup olmadığı sorulmaz.



Hatasız kul olmaz: İnsan yanılmamak için ne kadar dikkat ederse etsin yine yanılır.



Haydan gelen huya gider
: Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar.



Hayır dile komşuna, hayır gele başına: Sen başkaları için iyi şeyler dile ve yap ki başkaları da senin için iyi şeyler dilesin, yapsın.



Hayırlı evlat neylesin malı, hayırsız evlat neylesin malı: Çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır; akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir.



Hayvan yularından, insan ikrarından (sözünden) tutulur: Yularından tutulan hayvan başka yöne sapamadığı gibi insan da söylediği sözün dışına çıkamaz.



Hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde: Hayvanların işe yarayıp yaramayacakları görünüşlerinden belli olur ancak insanların kötü huylu olup olmadıkları dışarıdan anlaşılamaz.



Hazıra dağlar dayanmaz: Sürekli harcama, en büyük birikimleri bile eritir.



Hekimden sorma, çekenden sor: Bir sıkıntının acısını ancak onu çeken bilir.



Hekimsiz, hâkimsiz memlekette oturma: Sağlığın güvencesi hekim, toplumun güvencesi hâkimdir, bu iki güvencenin bulunmadığı yerde yaşamak zordur.



Helalzade barıştırır, haramzade karıştırır: Sütü bozuk kişi, iki kimsenin arasını açar, anlaşmalarına engel olur; soylu kişi ise arabuluculuk yapar, anlaşmalarına yardım eder.



Her ağacın meyvesi olmaz: Dıştan başarılı, üretken gibi görülen herkes gerçekte öyle olmayabilir.



Her ağaç kökünden kurur (çürür): Bir topluluğun dayandığı temel bozulursa o topluluk bozulur.



Her ağaçtan kaşık olmaz: Özelliği olan bir iş için sıradan birisi kullanılamaz.



Her çok azdan olur: Çoğu elde etmek için azları biriktirmek gerekir.



Her dağın derdi kendine göre: Herkesin kendi durumuna bağlı olarak sorunları vardır.



Her damardan kan alınmaz: Herkesten yardım istenmez, istense de alınamaz.



Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan: Sonunu düşünmeden sana zararı dokunma olasılığı bulunan davranışlarda bulunma.



Her düşüş, bir öğreniş: Kişi her yanlış davranışının acı sonucundan bir ders almalıdır.



Her firavunun bir Musa’sı çıkar: İnsanı, zalimce davranan birinden kurtaracak bir kimse her zaman bulunur.




Her gönülde bir arslan yatar: Herkesin kendine göre büyük bir emeli vardır.



Her gün baklava börek yense bıkılır: Hep aynı şeyle uğraşmak insana bıkkınlık verir.



Her gün bir olmaz: Bir günün işleri, durumları, şartları başka bir gününkine uymaz.



Her gün papaz pilav yemez: 1. Bir insanı hep aynı hileyle kandıramazsın. 2. İnsan zaman zaman değişiklik ister. 3. Her zaman aynı fırsat ele geçmez.



Her güzelin bir kusuru vardır: Her iyi şeyin hoşa gitmeyen bir yönü, her güzelin kusurlu bir tarafı vardır.



Her horoz kendi çöplüğünde öter: Herkes ancak kendi çevresinde bir değer taşır ve sözünü orada geçirebilir.



Her işin (şeyin) başı sağlık: İnsanın yapacağı her şey vücut sağlığına bağlıdır.



Her işte bir hayır vardır: Kişi, kötümserliğe kapılmamak için olup biten her işi hayra yormalıdır.



Her kaşığın kısmeti bir olmaz: Herkesin talihi, kazancı bir değildir.



Her kimin bağı var, yüreğinde dağı var: Malı, mülkü veya evladı olanlar kaygı ve tasadan uzak olamazlar. (dağ: Ateş yarası.)



Her koyun kendi bacağından asılır: Herkes kendi davranışlarından sorumludur, herkes hatasının cezasını kendisi çeker.



Her kuşun eti yenmez: Herkes zorbalığa boyun eğmez, buna karşı gelecekler de çıkar.



Her sakaldan bir tel çekseler köseye sakal olur: Herkes biraz fedakârlık etse bir yoksul perişanlıktan kurtulur.



Her şeyin vakti var, horoz bile vaktinde öter: Her şey zamanında yapılmalıdır.



Her şeyin yenisi, dostun eskisi: Dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır.



Her şeyin yokluğu yokluktur: İnsana gerekli olan şey küçük ve değersiz de olsa yokluğunda kendini belli eder.



Her taş baş yarmaz: Korkulan her şey tehlikeli değildir.



Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır: Herkesin kendine özgü bir çalışma yöntemi, bir iş yapma biçimi vardır.



Her yokuşun bir inişi, her inişin bir yokuşu vardır: Hayat boyunca yükselme, düşme vb. durumlar birbirinin ardından gelebilir.



Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez: Olaylar herkesin istediği biçimde meydana gelmez.



Her ziyan bir öğüttür: Kişi, uğradığı her zarardan bir ders alır.



Herkes aklını pazara çıkarmış, yine kendi aklını almış: İnsanlar kendi akıllarını başkalarının aklından üstün görürler.



Herkes bildiğini okur: Başkaları ne söylerse söylesin, herkes kendi düşünüşüne göre iş yapar.



Herkes davul çalar ama çomağı makama uyduramaz: Herkes iş yapar ama o işin gerektirdiği ustalığı gösteremez.



Herkes ektiğini biçer: Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.



Herkes evinde ağadır: Herkesin kendi evinde, kendi çevresinde saygınlığı vardır.



Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine: Bir işin bilerek ters yapıldığını, yolunda yapılmadığını anlatır.



Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya (doğru) getiremez: Herkes bir iş yapar ancak istenildiği kadar güzel ve kusursuz olmaz.



Herkes kendi ayıbını bilmez: İnsan kendi kusurunu göremez, bilemez.



Herkes kendi ölüsü için ağlar: Hiç kimse başkasının acısını içinde duymaz, onun yüreğini sızlatan ancak kendi acısıdır.



Herkes ne ederse kendine eder: Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.



Herkesin ağzı torba değil ki büzesin: Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.



Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz: Herkes aynı şeyi bilse ve yapabilseydi, geri kalan işleri yapacak kimse bulunamazdı.



Herkesin arşınına göre bez vermezler: Genel kurallar herkesin istek ve gereksinimine göre bozulamaz.



Herkesin bir derdi var, değirmencininki su: Herkesin kendi yaşayışı ile ilgili bir derdi vardır, bir kişinin derdi ötekininkine benzemez.



Herkesin ettiği yoluna gelir: Bir kimse başkasına ne yaparsa kendisi de aynı şeyle karşılaşır.



Herkesin geçtiği köprüden sen de geç: Herkesin tuttuğu yoldan sen de git.



Herkesin gönlünde bir aslan yatar: Herkesin kendine göre büyük bir emeli vardır.



Herkesin hamuru ekmeğine göredir: Bir iş için yapılacak hazırlık, gereksinim ölçüsünde olmalıdır.



Herkesin tenceresi kapalı kaynar: Bir kimsenin durumu, içinde bulunduğu yaşayış şartları başkalarınca gereği gibi bilinemez.



Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz: Genel kurallar herkesin istek ve gereksinimine göre bozulamaz.



Hırsıza kilit olmaz: Kötü bir iş yapmaya kararlı olan kişiyi önlemek için alınacak tedbirler yararsızdır.



Horoz ölür, gözü çöplükte kalır: Yaşanılmış, alışılmış, erişilmiş bir durum veya makam yitirildikten sonra, göz o durum veya makamda kalır.



Horozu çok olan köyde sabah geç olur: Karışanı çok olan işlerden sonuç güç alınır.



Huy canın altındadır: İnsanı alışkanlıklarından, huylarından vazgeçirmek mümkün değildir.



Huylu huyundan vazgeçmez: Bir huy edinmiş olan kişiyi bu huyundan vazgeçirmek imkânsızdır.


C - Ç D - İ K - M - N - O - Ö - R - S - Ş -  - Ü